
Omnichannel Deneyim Yönetimi
Bu satırlara göz gezdiren profesyonel işletmecilerin zihinlerini sürekli şu 3 soru meşgul eder:
1.İnovasyon potansiyelimizi NASIL sürekli geliştiririz?
2.Operasyonel verimliliğimizi NASIL artırabiliriz?
3.Pazar beklentilerini karşılama hızımızı NASIL yükseltebiliriz?
Aslında bu 3 alandaki arayışın çözümü, yazılım teknolojilerinden -daha- etkin yararlanmaktan geçiyor. Bu çözümü adreslemek kolay ve fakat çözümü hayata geçirmek zordu….Evet, zordu!
Ama artık değil!
Bugün her türden ve her ölçekten işletme için teknolojiden yararlanmak eskisi kadar zor ve karmaşık bir iş olmaktan çıktı.
No-Code uygulama, geleneksel kodlama veya programlama bilgisine ihtiyaç duymadan uyarlama ve geliştirme imkanı tanıyan yazılımlara-uygulamalara verilen genel isimdir. Kod kullanmadan geliştirme yapmak, bir uygulamayı hiç bir kodlama bilgisine sahip olmayan “sıradan” bir kullanıcının bile kolayca gerçekleştirebileceği uyarlamalarla inşa etmek demek. Bir “no code” yazılımın kuruma uyarlanma sürecinde; iş analistleri, pazarlamacılar ve hatta işletme yöneticilerinin bizzat kendileri hiç bir teknik bilgiye ya da beceriye ihtiyaç duymadan arzu ettikleri geliştirmeleri yapabilirler.
Kodsuz bir ortamda bu “anahtar” kullanıcılar, işlevsel uygulamalar oluşturmak için görsel arayüzlerden, sürükle ve bırak yöntemle kullanılan araçlardan ve önceden oluşturulmuş şablonlardan yararlanır. No-code platformlarda uyarlama süreci genellikle, kod yazmak yerine yazılım mimarisinin temel yapı taşlarını bir araya getirmeye, birleştirmeye benzer. Bu türden platformlar, geliştirmelerin “nasıl” yapılacağı yerine, anahtar kullanıcıların daha çok “ne” yapacaklarını yazılımın merkezine alarak, geliştirme sürecinin temelindeki karmaşıklığı azaltırlar.
Kod gerektirmeyen uygulamaların temel özelliklerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
No Code uygulamalar, hem müşterilerin hem de kullanıcıların sürekli değişen ihtiyaçlarına hızla cevap verebilmek, tüm paydaşlarla birlikte tüm işlerin dijitalleşmesini ve yönetişiminin otomatikleşmesini sağlamak için kullanılır. Bu tür çözümler, iş birimi kullancılarına uygulama geliştirme ve uyarlama sürecinde aktif sorumluluk alma yetkisi verir. Bu sayede IT departmanlarına ve kodlama yapan yazılımcılara olan bağımlılığı azaltır. Ancak hemen şunu da eklemek gerekir: Kodsuz uygulamalar, karmaşık veya ileri seviyede özelleştirme gerektiren ihtiyaçları tam olarak karşılayamazlar. Bu tür durumlar için genellikle ya geleneksel kodlama ile uygulamaya özel geliştirmeler yapılır veya buun yerine Low Code geliştirme platformlarından/uygulamalarından yararlanılır.
Low-code uygulama (ya da uygulama geliştirme metodu) ise no-code uygulama geliştirme yöntemi ile geleneksel kodlama yöntemi arasında bir orta yolu temsil eder. Low-code platformlarda anahtar kullanıcılar bir yandan görsel tasarım araçları ve bileşenleri kullanırlarken, ileri seviye ve kompleks ihtiyaçlar için kodlama yapabilme imkanına da sahiplerdir. Bu sayede daha uygulamanın uyarlama sürecinde olası kısıtlar ortadan kalkar ve çok daha nokta atışı ihtiyaçları karşılayabilecek bir çözüme kavuşulmuş olur.
Her ne kadar low code platformlarda bir miktar kodlama bilgisi ve becerisi gerekli olsa da geleneksel yazılım geliştirme yöntemine göre manuel kodlama ihtiyacını dikkate değer biçimde azaltır.
Her ne kadar low code platformlarda bir miktar kodlama bilgisi ve becerisi gerekli olsa da geleneksel yazılım geliştirme yöntemine göre manuel kodlama ihtiyacını dikkate değer biçimde azaltır.
Low code platformlar genellikle kullanılan uygulamayı diğer sistemlere, farklı veritabanlarına veya API erişimine entegre etme imkanı tanıyarak veri alışverişini sağlamaktadır.
Ayrıca low code platformlar, iş birimlerinin fonksiyonel ihtiyaçları değiştikçe ve geliştikçe yeni koşullara uyum sağlayacak şekilde ölçeklenebilme kabiliyetleriyle dikkat çekmektedir. Bu sayede de her sektörde ve her boyutta işletme için kullanılabilme özelliğine sahiptirler.
Low-code platformlarla ilgili bir noktaya daha değinmek gerekir. O da özellikle bu platformların iş kuralları geliştirmek ve bu sayede de uygulamanın birçok fonksiyonunu otomatikleştirmek üzere kullanılıyor olmasıdır. Otomasyonel uygulamalarla işletmenin tamamen kendisine özgü özelleştirmeler yapılabilmesinin önünü açan bu platformlar için, az miktarda da olsa teknik uzmanlardan destek alarak büyük bir esnekliğe kavuşulmaktadır.
İşletmelerin dijital dönüşümlerinin hızlandırıcı katalizörü olan bu iki platform türü ve yazılım geliştirme metodunun temel farklarını şu 4 başlık altında toplayabiliriz:
1. Kodlama Seviyesi Farkı: Doğal olarak Low Code yazılımların kodlama seviyesi daha yüksektir. Low Code platformlar bu özgürlüğü kazandırırken diğer yandan da bu işi yapacak teknik uzamana bağımlılığı artırır.
2. Kullanıcı Yetkinlik Seviyesi Farkı: Low Code platformlar için mutlaka kodlama bilgisi gerekir. No Code yazılım çözümleri için hiçbir kodlama bilgisine ihtiyaç duyulmamaktadır.
3. Karmaşıklık Seviyesi Farkı: Low Code platformlar ve geliştirme yöntemi No Code platformlara göre daha karmaşıktır.
4. Geliştirme Hızı Farkı: No Code platformlarda bir çok uyarlama ve geliştirme göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleştirilebilir. Low Code çözümlerde ise bu yine basit bir yazılım geliştirme sürecini gerektirir.Low Code platformlar kodlama katmanları sayesinde uygulamanın izin verdiği her türden özelleştirmeyi yapabilme imkanı sağlarken No Code uygulamalarda bu durum, konfigürasyon seviyesiyle kısıtlıdır.
Özetle, No Code ve Low Code arasındaki en temel fark, geliştirmeyi ve uyarlamayı yapan anahtar kullanıcının teknik yeterliliğine, uygulamanın karmaşıklığına ve kullanım alanına bağlıdır. Her iki yaklaşımın da güçlü yönleri mevcut olup farklı geliştirme ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kullanılırlar. Bu durum da onları modern uygulama geliştirme arenasında değeri gün geçtikçe artan araçlar haline getirmiştir.
Kısa bir süre öncesine kadar bir yazılım geliştirmek ya da bir yazılımı bir kuruma uyarlamak için atılması gereken adımlar karmaşık ve bu alanın uzmanı olmayanları açısından teknik bilgi gerektiren zorlu bir süreçti. Geleneksel yazılım geliştirme sürecinde yazılımcılar, kendilerinden istenen uygulama için gereken kodları, tercih edilen platform ve programlama dilleriyle yazarlardı. Diyelim ki bir CRM uygulaması geliştireceksiniz, öncelikle bu yazılımın ihtiyaç analizi detaylı olarak yapılıp isterleri belirlenir, sonra agile veya farklı bir metoda bağlı kalarak ilk aşamada bir veri tabanı tasarlanır, paralelde .net ya da laravel gibi bir platform üzerinde uygulamanın modülleri geliştirilmeye başlanır. Kullanıcı arayüzünü geliştiren yazılımcılar, backend developer’ların geliştirdiği API’lar ve fonksiyonları referans alarak uygulamanın kullanılacağı istemci platformlarını kodlayarak geliştirirler. Ardından entegrasyonlar, testler vs derken ciddi bir efor ve zaman harcayarak ya da bunların maliyetine katlanarak bir yazılımı ayağa kaldırırsınız. Yazılımı ayakta tutmak ve günün koşullarına uyum sağlayacak biçimde güncellemek ya da değiştirmekse en az kurulum kadar zahmetli, maliyetli ve karmaşık bir süreçtir.
İşte bu karmaşık yol haritasını bertaraf eden No Code ve Low Code uygulamaların yükselişi bu geleneksel uygulama geliştirme ve uyarlama sürecinden alınan derslerle ortaya çıktı ve hızla yaygınlaştı. Bu hızlı yükselişi birkaç temel faktöre bağlayabiliriz.
1. Geliştirme ve Uyarlama Süresini Kısaltmak
Bugün hız en önemli rekabet avantajı unsurudur. No Code ve Low Code yazılımlar bir uygulama geliştirmeyi ya da uygulamayı bir kuruma uyarlamayı dramatik biçimde hızlandırarak yeni çözümlerin pazara sunulması için gereken süreyi kısaltır. Bu çeviklik, özellikle hızla değişen müşteri ihtiyaçlarına ve pazar koşullarına yanıt verme açısından çok kıymetlidir.
2. Maliyet Optimizasyonu
Geleneksel yöntemle yazılım geliştirmek, bu alanda gerekli teknik bilgi ve beceriye sahip yazılım uzmanlarının işe alınması, gerekli kurulum ve işletim altyapısının hazırlanması gibi bir dizi masrafa neden olmaktadır. No Code ve Low Code çözümler genellikle çok daha uygun maliyetli olup hem kurulum hem de uyarlama, güncelleme ve işletim masraflarını azaltır.
3. Yazılım Uzmanı İhtiyacının Azalması
Geleneksel yazılım geliştirme süreci, çok güçlü bir kodlama becerisi ve bunun için de yıllar süren özel bir eğitimi gerektirir. No Code ve Low Code platformlar bu özel bilgi ve beceri ihtiyacını azaltarak iş birimi çalışanlarının uygulama geliştirme sürecine aktif olarak dahil olmalarına imkan tanır. Teknolojinin bu süreci demokratikleşmesi, bir işletmenin inovasyon potansiyelinin daha kapsayıcı bir yaklaşımla ortaya çıkmasını sağlar.
4. İş Birimleri ve IT’nin Gelişen İşbirliği
No Code ve Low Code uygulamalar, IT ekipleri ile iş birimi kullanıcılarının etkin bir eşgüdümle ve harmonik bir uyumla çalışmalarını sağlar. Yazılım uzmanları ve iş birimi kullanıcıları, hem kurulum aşamasında hem de işletim süreci içerisinde ortaya çıkan değişim ihtiyaçlarını karşılarken No Code ya da Low Code platformun sağladığı imkanlardan yararlanarak “birlikte” çözüm yaratırlar. Kod kullanmayı gerektirmeyen durumlarda ilgili iş biriminin temsilcisi anahtar kullanıcılar, bizzat kendileri kolayca uyarlamaları gerçekleştirirken, kod geliştirmenin gerektirdiği istisnai koşullarda da teknik ekiplerden yardım alarak hızla hedeflerine/amaçlarına ulaşırlar.
5. Uyarlama Esnekliği
No Code ve Low Code platformlar, kullanıcılara uygulamaları hızlı bir şekilde deneme, yineleme ve uyarlama olanağı sağlar. İşletmeler bu sayede, kullanıcı geri bildirimlerine, değişen pazar dinamiklerine veya ortaya çıkan fırsatlara anlık olarak yanıt vererek sürekli iyileştirme kültürünü yaygınlaştırabilirler.
1.Hız, hız, hız…
Bugünün sürekli değişen koşullarında en kıymete değer kabiliyet, hızlı uyum sağlama becerisidir. No Code ve Low Code platformlar, işletmelerin değişen pazar koşullarına ve müşteri beklentilerine daha çabuk çözüm yaratmasını sağlar. Gelişimde çevikliği kolaylaştırarak işletmelerin rekabette bir adım önde olmasını sağlarlar.
2. İnovasyon Kültürünün Yaygınlaşması
No Code ya da Low Code platformlar inovasyonu demokratikleştirerek daha fazla çalışanın fikirleriyle ve doğrudan katılımlarıyla destek olmalarına olanak tanır. Bu demokratikleşme, işletme genelinde ölçeklenebilen, sürekli iyileştirme ve adaptasyonu teşvik eden bir inovasyon kültürünün zeminini oluşturur.
3. Vatandaş Geliştiricilerini Güçlendirmek
Bu kavramı duymuş olduğunuzu tahmin ediyorum: Citizen Developer -yani Vatandaş Geliştirici ya da Sıradan Geliştirici-. Kısaca hiç bir kodlama bilgisi olmadan uygulama geliştirme yetisine sahip sıradan kullanıcılar. İş birimi kullanıcılarının “vatandaş geliştiriciler” olmalarını sağlamak yalnızca uygulama geliştirmeyi hızlandırmakla kalmaz, aynı zamanda iş tatminini de artırır. Teknolojik çözümlere aktif olarak katkıda bulunan çalışanların, kuruluşlarının başarısında daha fazla role sahip oldukları için kurumsal bağlılıkları daha yüksektir.
4.Ekipler Arası Uyumlu Çalışma Kültürünün Gelişimi
IT profesyonelleri ve iş birimi kullanıcıları arasında köprü olan bu platformların neden olduğu işbirliği, teknoloji birimleri ile iş birimleri arasında daha uyumlu bir çalışma kültürünün oluşmasını sağlar. IT ve İş Birimi gibi çapraz işlevli ekipler birlikte daha etkin biçimde çalışarak sorunlara hem teknik hem de operasyonel açıdan ortak çözümler bulurlar.
5.Ölçeklendirme ve Bütünsel Çözüm Olanağı
No Code ve Low Code platformlar, işletmeler büyüdükçe ve geliştikçe bu büyümeye uyum sağlama esnekliğine sahiplerdir. Ayrıca entegrasyon yetenekleri, yeni uygulamaların mevcut sistemlere bağlanmasını kolaylaştırarak uyumlu ve bütünsel bir yazılım ekosistemi sunar.
6. Optimum Maliyetle Dijital Dönüşüm
Dijital dönüşüm genellikle ağır bir maliyetle birlikte gerçekleşir. No Code ve Low Code platformlar, tüm kullanım alanlarında geleneksel çözümlere göre daha uygun maliyetli bir dönüşüm imkanı sunar. Bir yandan kurulum ve uyarlama süresinde dramatik bir düşüş, diğer yandan da tahsis edilen (yüksek maliyetli, kalifiye teknik personel) kaynaklarda azalma, geleneksel geliştirmeye göre önemli maliyet tasarrufu anlamına gelir.
No Code ve Low Code uygulamalarla ilgili gelecekteki beklentiler de oldukça dikkat çekici. Teknoloji gelişmeye devam ettikçe yeni olanaklara kavuşmamız kaçınılmaz.
Peki şimdiden neler öngörebiliyoruz?
Sonuç olarak No Code ve Low Code uygulamalar ve geliştirme metodları, yazılım geliştirme alanında devrimsel bir değişimi temsil etmektedir. Yazılım uygulamalarının kurulum, uyarlama ve özelleştirilme süreçlerine teknik olmayan iş birimi kullanıcılarından deneyimli yazılımcılara kadar geniş bir yelpazede çalışanın dahil olmasını kolaylaştırmaktadır. İnovasyonu demokratikleştirerek, pazara çıkış süresini hızlandıran ve uygun maliyetli çözümler sunan bu metodolojiler, bugünden kurumsal uygulamaların geleceğini şekillendiriyor. No-Code ve Low-Code platformlar gelişmeye ve olgunlaşmaya devam ettikçe , kuruluşların dijital çağda sürdürülebilir ticari başarıya ulaşmalarına yardımcı olma konusunda giderek daha önemli bir rol oynayacakları aşikar.